15 Mayıs 2011 Pazar

HİTLER'İN POLANYAYA SALDIRISI

Politika

İkinci Dünya Savaşı’nı kim başlattı, kim bitirdi?

06. Oktober 2010

Yücel Özdemir
SSCB’nin yıkılması, iki Almanya’nın birleşmesinin üzerinden 20 yıl geçerken, gelinen aşamada geçmişte cereyan eden ve “genel doğru” olarak kabul edilen tarihsel gerçeklerin bir kez daha tersyüz edilmek istendiğini görüyoruz. Hem de büyük bir yalan, çarpıtma ve intikamcı bir anlayışla.
Tarih çarpıtıcıları “tarihi yeniden yazmak”  için tarihsel gerçekleri tersyüz ederek, İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve bitişiyle ilgili tartışma sürdürüyorlar.
Bu sözde yeni tartışma konularının başında Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi Yönetim Kurulu üyesi, Federal Parlamento milletvekili ve Sürgün Edilen Almanlar Birliği Başkanı Erika Steinbach’ın İkinci Dünya Savaşı’nın başlatılmasının sorumluluğunu Polonya’ya yüklemesi yer alıyor. Steinbach, Alman siyasetinde son yıllarda genellikle yaptığı gerici çıkışlarla dikkat çekiyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Almanya topraklarından sayıları 15 milyon olduğu ileri sürülen “Sürgün Edilen Almanların” sözcülüğünü yapan Steinbach, sık sık komşu ülke Polonya ile tarihsel sorunları kaşımasıyla gündeme geliyor.
Bu kaşımayı, geçmişte Almanlara yüklenilen sorumluluğun rövanşını alma anlayışıyla yaparak, cereyan eden olayları açık ve kaba bir şekilde çarpıtıyor. En son bugüne kadar yaptığı gerici çıkışları bir basamak yükselterek, neredeyse İkinci Dünya Savaşı’nı Hitler faşizminin değil de Polonya’nın başlattığını demeye vardırdı.
Partisinin meclis grubu toplantısında konuşan Steinbach şunları ifade etti: “Polonya’nın daha 1939 Mart’ında Almanya’ya karşı harekete geçtiği gerçeğini maalesef değiştiremem. (…) Savaşı Almanya’nın başlattığını şüpheye yer kalmayacak şekilde biliyorum” dedi.
Bu açıklama ile, Polonya’nın Mart 1939’da ordusunu harekete geçirmemesi durumunda, Hitler’in de 1 Eylül 1939’da bu ülkeye savaş açmayabileceği, dolayısıyla İkinci Dünya Savaşı’nın sorumlusunun Hitler’den çok Polonya olduğu ileri sürülüyor.
Steinbach, bu sözler üzerinden alevlenen tartışmalar sırasında bununla kalmayarak, açıklamaya tepki gösteren Polonya Hükümeti Almanya Danışmanı Vladislav Bartoyevski’yi de “kötü karakterli” diye damgaladı.
“Kötü karakterli” dediği 88 yaşındaki Bartoyevski, uzun yıllar Hitler faşizmi tarafından toplama kampında tutulmuş, ırkçılığa karşı mücadele etmiş, şimdi de Alman-Polonya ilişkilerini iyileştirmek için çalışmalar yapıyor.
Bir “skandal” olan Steinbach’ın bu tavrı partisinde de tepkilere neden oldu ve  yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmek zorunda kaldı. Ancak, özellikle de İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcı konusundaki görüşünden geri adım atmaya pek yanaşmadı.
ALMANYA-POLONYA İLİŞKİLERİ
Steinbach’ın Hitleri aklaması, Polonya’yı suçlaması geçmişin “Lebensraum/Yaşam Alanı” stratejisinin belli kesimler arasında halen canlı tutulduğunu gösteriyor. Polonyalılar, çok uzun yıllar “devletsiz bir halk” halinde yaşadı. Germenler, Ruslar, İsveçliler, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından sürekli işgal altında tutuldular ve ilk olarak 14. yüzyılda Litvanyalılarla kurdukları “akrabalık” ilişkisi üzerinden Polonya-Litvanya ortak devletini kurabildiler.
Bölgesel savaşlar nedeniyle iki halklı, çıkarlara dayalı bir birlik üzerinden kurulan krallık 1791’de yıkıldı ve toprakları Prusya, Rusya ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları arasında paylaşıldı.
Polonya ise ikinci defa devlet olarak ancak 1918 yılında kurulabildi. Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra imzalanan Versay Anlaşması’yla, Polonya Krallığı’nın kurulmasına karar verildi. Bununla, Polonya’nın Sovyet Devrimi’ne karşı Avrupa’da bir tampon işlevi görmesi hedefleniyordu. Bugün Polonya’nın kuzeyinde bulunan tarihi liman kenti Danzig’e (Gdanski) ise, Versay Anlaşması’yla, bağımsızlık statüsü verildi.
Hitler faşizminin yükseliş yıllarında kullandığı en önemli argümanların başında yer alan Versay Anlaşması’nda Almanlara büyük haksızlık yapıldığı iddiası bulunuyordu.
Bu yüzden de Hitler, 1933’de iktidarı aldıktan hemen sonra Danzing sorunu nedeniyle ilk önce Polonya’yı provoke etmeye başladı. Ardından sürpriz sayılabilecek bir şekilde 26 Ocak 1934’te Polonya ile Almanya arasında Saldırmazlık Anlaşması imzalandı. Ancak ülke içindeki karşıtlarını yok etmeyi, iktidarını perçinlemeyi başaran Hitler faşizmi, dört yıl sonra 24 Ekim 1938’de, Polonya’ya Danzig sorunun çözme konusunda ilk ültimatomunu verdi. Ardından, 17 bin Yahudi Gestapo tarafından gözaltına alınıp Almanya-Polonya sınırına götürülerek, Polonya’ya teslim edilmek istendi. Polonya, Yahudileri “vatansız” oldukları gerekçesiyle almaya yanaşmayınca, gerilim biraz daha arttı. Ardından 17 yaşındaki bir Polonyalı gencin Paris’te bir Alman diplomata yönelik saldırıda bulunması üzerine, ülke içinde Yahudilere yönelik pogromlar için düğmeye basıldı.
Polonya’yı Doğu’ya açılan bir kapı olarak gören Hitler, Kasım 1938’de orduya, Danzig’i işgal emri verdi. Ancak, ilk işgal edilen kent Danzig yerine Prag oldu. Hitler faşizminin saldırıda bulunacağından emin olan Polonya, 23 Mart 1939’da ordusunu teyakkuza geçirerek, saldırı durumunda karşı koyulmasını istedi. Nitekim, Alman Ordusu 1 Eylül 1939’da Polonya’ya beklenen saldırıyı gerçekleştirdi ve 50 milyondan fazla insanın canına mal olacak İkinci Dünya Savaşı’nı da başlatmış oldu.
Steinbach’ın sözünü ettiği 23 Mart’taki teyakkuz haline gelene kadar, Hitler faşizmi saldırmak için sürekli zemin yaratma girişiminde bulundu. Ama, anlaşılan o ki, Steinbach, Polonya’nın muhtemel bir saldırıya karşı kendisini savunmak için yaptığı hazırlıkları bile gereksiz görüyor ve bunu faşistlerin elini güçlendiren bir durum olarak savunuyor.
Steinbach’ın, çok açık tarihsel gerçekleri üstelik faşizmi haklı göstermek üzere tersyüz etmeye cüret etmesi, gerici bir politikacının basit bir gafı olarak görülmemelidir. Sermayenin günü geldiğinde insanlık düşmanı dişlerini göstermek için hala fırsat kolladığını gösteriyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder